“O’ nun küçük kızını istemeye gelen çok oluyormuş” dedi önümde yürüyen iki kadından biri diğerine. İçim acıdı büyük kız için. Düşünsenize sıralama olarak onca ölçüt dururken bir de bu küçük kız kardeş yarışı oldukça sarsıcıdır sanırım. Benim iki erkek kardeşim var. Cinsiyet ile ilgili savunma mekanizmaları geliştirebilecekken bile sidik yarışım sürüyor. Bir de aynı cinsiyetten olsaydık... Vay halime!
Şükürler olsun kıskanç olduğumu geç de olsa öğrendim. Fakat bilmediğim bunu kanıtlamak ya da savunmak zorunda olmadığım. Bu kısmında takılıp kaldığımı düşünüyorum. İnşallah bu yüzleşmeden de kolaylıkla ve sevgiyle özgürleşiyorum diyelim de öyle Olsun.
Birçok kavramı öylesine rastgele yaşamışım meğerse. Bu sıralar sorguladığım alanlar arasında ‘cesaret- gözü pek’ kavramları oldukça kafa karıştırıcı geliyor. İkisini ayırt etmekte zorlanıyorum. Okuduğum kitapların birinde * bu kavramların ayrımını yapmış ve bir anekdotla desteklemiş görüşlerini yazar.Anektodu aktarıyorum:
Sokrates’ e bir gün, “Cesaret ve gözü peklik arasında ne fark var?” diye sorarlar.
Sokrates şöyle yanıt verir:
“Bir su kaynağından yürürken, birisinin boğulmak üzere yardım istediğini duydun ve oraya doğru gittiğinde suya düşmüş bir çocuk gördün. Eğer yüzme biliyorsan o çocuğu kurtarmak ödevindir ve bu cesarettir. Yüzme bilmeden atlaman ve senin de boğulman ödevi, görev addetmendir. Bunu bir görev olarak yapıyorsun belki ama asıl ödevin olan kendini hayatta tutmayı beceremiyorsundur. İşte bu gözü pekliktir,” der.
Size de yabancı bilgiler olduğunu düşünmüyorum. Hep bahsedilir ‘ kul hakkı yeme’ ‘ en önemlisi de kendi hakkını gözetmemenin en büyük kul hakkı yemek olduğu’ gibi gibi ruhsal öğretilerde çok altı çizilen bilgilerdir bunlar. Ne yazık ki basit ama kolay değildir uygulaması. Uygulaması kolaylıkla ve sevgiyle olsun inşallah!
Kolaylıkla ve sevgiyle olması dileğini neredeyse bir mantra olarak kullanasım var. Kibrimle yaşadıklarımı zorlaştıranın çoğu zaman ben olduğumu farkındayım. Yalnızca bugün için elimde değil durduramıyorum. Bedenimin güçsüzlüğü diğer alanlardaki güçsüzlüğümü artırıyor. Bu da beni tahammülsüz bir insan yapıyor. Zaten çok sakin bir insan olduğum söylenemez. Fakat istekliyim sakin, huzurlu, dingin, dengede Özlen’ i desteklemeye. İsteklilik, her kapıyı açar diyorlar. Kolaylıkla ve sevgiyle açılsın inşallah.
Bunca lafı dolaştırmam bilirsiniz adettendir. Her ne kadar alanıma sahip çıkmaya çalışsam da başkalarıyla ortak alanda, özellikle grift ilişkilerde o kadar emin davranamıyorum sınırlar konusunda. Daha fazla kırmamak ve kırılmamak adına kendimce satır araları okunsun istiyorum ve böyle bir yol yöntem izliyorum. Annemin hastalığı ve her ne kadar görmemezlikten gelinse de kendi hastalığım iç içe geçti. İhtiyaçlar silsilesinde hangisi öncelikli, hangisi gözü pekliğe giriyor derken sorgulamaktan yorgunum. Uzun lafın kısası:
Ben diyorum ki, yorgunum.
Siz diyorsunuz ki, parayla değil sırayla.
*”Para ne söyler/ Biz ne anlarız “ Meltem Reyhan