Beş temel özgürlükten biri; kendi arzularına göre bir şeyi isteme ya da reddetme özgürlüğü diye yazıyor Doğan Cüceloğlu “ İyi Düşün Doğru Karar Ver “ adlı yapıtında.
Akşamdan beri, aklıma geldikçe benim kalp çarpıntılarıma neden olan olayda bu sözler beni biraz rahatlatıyor. Evet, bu yaşta bu özgürlüğümü kullanırken çok sıkıntı çekiyorum. Çünkü bir daha aranılıp sorulmayacağım ve yalnızlıktan boğulacağım gibi hissediyorum; birilerine “hayır “ dediğim zaman.
Dün akşam, uzun süredir görmediğim bir arkadaşa üçüncü sefer “ hayır “ demek zorunda kaldım. Belki, koşulları zorlayıp birinde olsun “ evet “ diyebilirdim. Fakat içime sorduğumda gelen yanıt;hep “ hayır “ oldu. Kendimi ikna etmek için ne kadar çabalasam da “ evet “ çıkmadı. Arzu bu olsa gerek! Ne düşünürseniz düşünün, yüreğinize hükmedemiyorsunuz.
Bir de şu korku olmasa, ne güzel olurdu! Tadını çıkara çıkara “ bir şeyi sadece arzuladığım için reddetmenin “ hazzını yaşardım. Fakat ben kendi reddedilişlerimdeki acıya temas ettiğim için,başka birinin de aynı acıyı çekmesine neden oluyorum diye, kendimi çok suçluyorum. Hâlbuki o kişinin acı çektiğini nerden biliyorum? Bu bir. İkincisi herkes sen mi? Belki “ kişisel algılamayıp alınganlıklarını çözümlemiş “ bir sürü insandan biridir. Kısacası hala suçluluktan kurtulmak adına altını bir sürü düşünceyle beslemeye çalışıyorum. Bu da beni daha çok yoruyor ve kendime kızgınlığımı arttırıyor.
Lafı hiç uzatmaya gerek yok aslında; gerçekten gündemim çok kalabalık ve ben kendimi yorgun hissediyorum.Koşullar öylesine değişti ki aralara sıkıştırabileceğim şeyler azaldı. Sadece akıp gidene ayak uydurmam gerekiyor. Sorgulamam değil!