Her yazımda, “ bana göre “ demeye özen gösteriyorum. Çünkü niyetim, o gün için hangi düşüncelere sahipsem, herhangi bir kanıtlama gereği duymadan sadece paylaşmak. Bana iyi gelen bu.
Öbür türlü; dilim dolanıyor, elim tutmuyor ve bir şey düşünemez hale geliyorum içimdeki kavgadan. Bütün tezleri ve anti- tezleri( tabii, bilebildiğim kadar) aynı anda düşünmek kısa devre yaptırıyor bütün tellerime. İçimdeki yangının kokusu bilmem dışarıya ulaşıyor mu?
Girizgâh kısmı, bütün bu “ din “ kavramının hassasiyetine dayanıyor aslında. Yazacaklarım doğru anlaşılır mı? Yanlış anlaşılırsa, olumsuz bir tepki alır mıyım? Kendimi yeterince ifade edebilir miyim? Öyle ya da böyle; akıl sağlığımı korumak adına uzak durduğum gündemin, tam da orta göbeğine düşer miyim? Gibi gibi…
Yeni bitirdiğim kitabın, bir yerinde denk geldim” Kalbin Dini “ söz kalıbına. Çok sıcak geldi bana. Ta ki, “ din “ sözcüğüne takılıncaya kadar. Din kurum mudur, değil midir? Din kendine has kurallarıyla, kalbi sınırlandırmış olmaz mı? Öyle olunca nerde kaldı kalple ilişkisi? Aynı dine inandıkları halde, kalpleri özgünlükleriyle çarpan insanları nereye koymak gerekir? Diye uzayıp gitti soruların listesi. Neredeyse yazmaktan vazgeçiyordum.
Sonra dedim, sen sana iyi geleni yap; inanç de. O şekilde algıla ve özgürleş. İşte bu kadar.
İnanç; bana göre, kalbin o an hangi güzellik için çarpıyorsa, onun adıdır. Çok erdemli sözcüklerin arkasına sığınmak bana iyi gelmiyor. Çünkü biliyorum ki, hiçbir zaman mükemmel olmayacağım.
Tam bayramda ( benim için pek de anlam ifade etmese de, içerik bakımından, bu da ayrı bir yazı konusu) üstelik büyük acılar içerisindeyken; face üzerinden tanık olduğum, dört bacağı ve kuyruğu kesilmiş Can’ ın görüntüleri beni çok etkiledi.
Hele o bakışlar var ya, o bakışlar… İşte ben o yüzden, yıllardır et yemiyordum. Fakat oğlum eti çok severdi deyip bu aralar yiyiyorum. Durduramıyorum.
Neyse konuyu dağıtmayayım. O bakışlardaki ruhu, ben tüm canlılarda görebiliyorum. Onun için, o ruhlara bir şeyler yapma isteği duyuyorum, heyecanlanıyorum. Onlar için kaygılanıyorum, kendimi çaresiz hissediyorum. Daha neler neler…
İşte, bana göre kalbin yolu bu! Bana olumlu- olumsuz diye nitelendirdiğim bir sürü duyguyu bir arada yaşatıyorsa, gerisi boş laf. Sapanca’daki kara kuzu ölmüş. Nur içinde yatsın! Bütün Can’ lar gibi huzur içinde uyusun!
Ben, bir karar aldım; çalışacağım bir barınak ya da grup bulacağım. Çok korkuyorum! Neden? Çünkü Menderes’ te yanan barınağı ziyaret etmiştim ve orada benim ilk ve son olarak burnum kanamıştı. Çok etkilenmiştim oradaki görüntülerden.
Şimdi yapabilir miyim? Bilmiyorum. Denemeye istekliyim. Teşekkürler.