Abicim ya, geri zekalı mısın sen! Her zaman yaptığın hesap ya da arkasından gelen hesaplaşma. Hallet artık şu meseleyi!
Bak ilk nişane( durak) ile imame arasında otuz üç, sonrasında da bir otuz üç, etti mi sana altmış altı. Evet, ondan sonra da tek tek taşları say yetmiş üçe kadar, al sana tespihin hazır. Et duanı.
Amma da kızdım yine kendi kendime. Böyle hesap anlarında kendimi boğazlayasım gelir.Yine beceremeyeceksin diyen iç sesime eşlik eden bir görüntü vardır belleğimde.
“Babamın kaymakamlıktaki odasındayız. O, koltuğunda oturuyor, ben ise karşısında ayakta. Masanın üstünde ise; bana yaptırdığı kartondan kreat cetveli ve sözcük çemberi. Döndürdükçe rakamlar ve sözcükler değişiyor. Sonra daha iyi gösterebilsin diye, kucaklayıp masanın üstüne oturtuyor beni. İlgiyle daha da detaylı anlatıyor. Benim gözlerimde ise meraktan çok şaşkınlık.”
Bugün de gözlerimin önünde o şaşkın bakışlı kız çocuğu. Anlamlandırmak ise daha net. Çalışkan bir öğrenci olduğunu düşünen ve bunu rakamlara yansıtan ben, demek ki yeterince iyi değildim. Çünkü babam derslerimle ilgilenme gereği duymuştu.Bu kadar emek vermişti veya verdirmişti, tehlike büyüktü. Üstelik sadece kreat cetveline takılıp kalmıştım. Ezberlemekte zorlanıyordum ama…
Ne yazık ki, o tehlike benimle büyüyerek bugüne geldi. Benim Tanrım oldu.