Yaşadığım ilçede ‘Tiyatro Festivali‘ etkinliklerine katılmaya daima özen gösterdim, öncelikle sevdiğim bir sanat koluna katkım olsun diye. Sonra da Shakspeare’in “Dün olduğu gibi bugün de tiyatro yaşama ayna tutar!” sözü kulaklarımda izledim her bir oyunu. O zaman bakalım bu yazının aynasında neler görülüyor?
Okul müsamerelerini saymazsak ilk ciddi tiyatro oyununa tanıklık edişim -ilkokul yıllarının başlarına denk gelir sanırım- Selçuk Efes Antik Tiyatro’ da izlediğim “Midas’ın Kulakları” adlı oyundu. Şansa bakın ama...
Bu festivalde ise; izlediğim birkaç oyundan birini Torbalı Metropolis Antik Tiyatro’da izleme şansına sahip oldum. Ne mutlu bana! Dünden bugüne hem atmosfer olarak hem de sanat kolu olarak şansımı daim kılan yaşama sonsuz teşekkürler.
Festivallerde duayen olmuş kişileri konuk sanatçı olarak getirirler bilindiği üzere. Tabii duygusal(!) nedenlerden dolayı yaşlı insanları konuk etmeleri sık rastlanan bir durum. Bu sefer de öyle oldu. ‘Şifa Niyetine’ bol bol yaşam öyküsü dinledik. Dinletenler sağ olsun diyelim. Hadi ben çıkayım da beni dinlesinler bakalım. Dinletebildiklerine göre ilmik ilmik işlenmiş bir yaşam var demektir kendilerinde.
Aslında tüm yaşamlar biricik ve kutsal. Sonuçta ben de bu sayfada kendimi paylaşıyorum. Benim gibi sizler de çeşitli alanlarda öyle ya da böyle katkı koyuyor, varlığınızı gösteriyorsunuz. Mesele bu sanırım, göstermek. İşte o ‘görülme ihtiyacı’ saf niyetimizi sekteye uğratabiliyor zaman zaman. O da insanca bir durum, hırs yapıp kendimizi ve başkalarını gözetemez hale gelmediğimiz sürece.
Mümkün mü? Bilmiyorum. Yanıtı bende yok. Araştırıyorum. Geçenlerde kardeşim bir yazarı programın birinde izlemiş. Adını anımsayamadığı için belirtemiyorum. Çok hoşuna gitmiş. Sözcüklere dans ettirmekten bahsetmiş. Özdeşleşmiş. ‘’Ben de resim yaparken aynı ruh halini taşıyorum,’’ dedi. Meraklandım. İçime sordum, ben de yazarken o kadar akışta olabilir miyim diye. Fazla kolaycılık gibi geldi, sanki dans hakkında çok şey biliyormuşum gibi. Sörf yapmak benim sürecime daha uygun düştü zorlayıcı ve risk barındırdığını düşününce.
Sörf yaptın mı, diye soracak olursanız; hayır. Fakat dedim ya, bu da benim. Oturduğum yerde ahkam kesiyorum kendimle ilgili. İnşallah bir gün benim de size söyleyeceklerim sadece ben söylediğim için dinlenebilir, sizde de umut uyandırabilir. Ortak bir umuda sahip olmamız bile tutunacak bir dal ‘biz ‘olmak adına. Yoksa öyle bir keşmekeşin içindeyiz ki... Anlamlandırmakta güçlük çekiyorum.
Ben, benden yoruldum artık. Kabullenmek ve tadını çıkarmak istiyorum. Çünkü kendini kabul etmenin, başkalarının onayı için yaşamadan ya da bu nedenle, onların kınamalarına boyun eğmeden, birinin iç görüsüne değer vermemizi sağlayacağına inanıyorum. Bugün güçlü yanlarımı ve sorumluluklarımı biliyorum ve ikisini de kabul etmeye çalışıyorum. Başkalarının hayatımda rolü var ama bu benim değerimi belirlemek için değil. Desem de oralarda değilim. Belki bir gün... Teşekkürler.