Nihayet bunu, yani “ canım sıkılıyor” diyebilmeyi rahatlıkla söyleyebiliyorum. Utançtan çok, beni dibe çekeceği için biraz korku var. O da zamanla geçecek, biliyorum.
Korkularımla yüzleşmek, onları sahiplenmek ve evcilleştirmek benim yaşamımda öncelikli. Yoksa nefes alamıyorum. Tıpkı şu an olduğu gibi.
Kaçıncı kez okuduğumun çetelesini tutmadığım, şu an elimde olan “ Yaşam Cesurları Sever “ Nil Gün’ ün bir yapıtı. Daha önce de altını çizdiğim şu satırlar bana iyi geldi. Unutmadan belirteyim, konu başlığı “ Bilinçaltının Gücü”. Benim de okuduğum bir yapıttan bahsediyor bu yazı başlığında. Ayrıntılarda boğulmadan satırları aktarayım önce.
“Ben de Yeni Düşünce Akımından çok şey kazandım, öncelikle mutlu olmayı ve sorunlarımın sorumluluğunu yüzde yüz üstlenmeyi öğrendim. Hatalarımdan ders almayı öğrendim. Değiştiremeyeceğim şeyleri olduğu gibi kabul etmeyi, değiştirebileceğim şeyler için çaba göstermeyi ve ikisinin arasındaki farkı görmeyi öğrendim. Kendimi affetmeyi öğrendim. Başkalarını affetmeyi öğrendim. Asla mükemmellik peşinde koşmamayı öğrendim. Başkalarıyla öğrendiklerimi paylaşmak için, çok daha fazla öğrenmeyi beklememeyi öğrendim. Öğrenmeye ömrümün yetmeyeceğini öğrendim. Boyun eğmemeyi, zarar vermemeyi ve ezilmemeyi öğrendim. Başkalarının beni yanlış anlamalarının umurumda olmadığını öğrendim. Başkalarının bencilce beni sömürmelerine dur demenin, bencillik olmadığını öğrendim. Bugün doğru bildiğimin, yarın yanlış olabileceğini kabul etmeyi öğrendim. Beni bu öğretiye çeken en önemli iki neden; tepede duran bir liderin olmaması ve yalnızca kendi öğretilerinin doğru olduğunun, hiçbir şekilde empoze edilmemesiydi.”
Dönelim bugüne. Bugün doktora gittim. Uzman doktor. Yer, kişi adlarını belirtmeyeceğim. Sadece seçimim hakkında hissettiklerimi paylaşmak niyetim. Suçlamaların sonu yok. Ayrıca bu farkındalıkta yeri de yok.
Son altı yıldır aldığım bir karar var. Biyolojik bir bulgu olmadığı sürece hiçbir zihin ve ruh hali değiştirici ilaç kullanmıyorum. Son vertico atağım beni çok korkuttu. Yine bir sürü tetkikler yapıldı. Biyolojik hiçbir bulgu yok. Yani yine psikolojik. Depresyonda olduğum söylendi ve psikiyatrise gitmem önerildi. Ben bu filmi hep izledim. Artık hiçbir ilacın varolan realiteleri değiştiremeyeceğini biliyorum. Fakat değiştirebileceğim bir şey var; o da bakış açım.
Şöyle ki: Doktora girmeden önce oğlum telefon etti. Geri dönmek istediğini söyledi. Benim yardımımı talep etti. Uygun bir dille “ hayır “ dedim. Bu benim için o kadar zor bir yanıt ki… O sinirle hemen odağım değişti ve doktora kaba davrandım. Çünkü çok korkmuştum. Oğluma ve doktora “ hayır” demek benim için çok güçtü. Güçsüz olduğum alanlar değiştiremeyeceğim şeyler. Fakat geliştirebileceğimi bilmek değiştirebileceğim bir bakış açısı.
Daha sakin davranabilmem için bu gerekli. Belki mükemmellik peşinde koşmayı bırakırsam demeyeyim( şimdilik çok iddialı geliyor)daha aza indirgersem, olacak gibi hissediyorum. Panikle neredeyse sudan çıkmış balığa dönüyorum, tıpkı bugün olduğu gibi. Bu şaşkınlık hallerimi hiç sevmiyorum. Hem kendime çok kızgınlık yaşıyorum, hem de başkalarını kırdım diye çok üzülüyorum. Hâlbuki yukarıdaki satırlarda olduğu gibi “ başkalarının beni yanlış anlamalarının umurumda olmadığını öğrendim “diyebilmeyi o kadar çok istiyorum ki… Anlatamam. Kendimi sadece niyetimle yargılayıp “ yapabildiğimin en iyisini yaptım “ diyebilmek ve takdir edercesine omzumu okşamak en büyük dileğim.
Bunu ve alıntıda sözü geçenlerin hepsini istiyorum. İsteklilik, başarmanın anahtarı. Bunu biliyorum ve bu bilginin ışığı altında seçim hakkımı kullanıyorum.
(Kim bilir ne zaman yazılmış bir yazı daha. Değişen ne? Ya da daha bilmece havasına sokalım mı? Yazarın oğlum dediği kişi, nereye gizlenmiştir?)